Nöroşirürji: Sinir Sistemi Cerrahisi

Asıl adı Nöroşirürji olan uzmanlık dalı, Türkçeye tam tercüme edilemediğinden ötürü ülkemizde, Beyin Cerrahisi, Beyin ve Sinir Cerrahisi, Beyin Sinir ve Omurilik Cerrahisi, Beyin Sinir ve Omurga Cerrahisi gibi muhtelif isimlerle anılmaktadır. Aslında kelimenin birebir tercümesi “Sinir Sistemi Cerrahisi”dir.

 

Sinir Sisteminin 3 Sac Ayağı: Beyin, Omurilik ve Sinirler

Sinir Sistemini kabaca tarif etmek gerekirse üçe ayırabiliriz; beyin, omurilik ve sinirler. Omurilik beynin hemen devamı olarak başlar ve sırt-bel bileşkesine kadar devam eder. Kollarımız ve bacaklarımız gibi uzuvlarımıza giden tüm sinirler de omuriliğimizden çıkar. Kafatasımızın hemen altından başlayıp, kuyruk sokumumuza kadar uzanan kemik yapı omurga diye adlandırılır ve ortasından geçen omurga kanalında omuriliği barındırır. Omurilikten çıkan sinirler ise, omurga kanalının içinde omurilikten ayrıldıktan sonra, omurganın her iki yanındaki, foramen denilen deliklerden, omurgayı terk ederler. Dolayısıyla omurga, Beyin Cerrahisi’nin en temel konusudur ve herhangi Beyin Cerrahisi polikliniğine başvuran hastaların en az yüzde 70’ini omurga ile ilgili rahatsızlıklar oluşturur.

 

Sürekli Gelişen Bir Bilim Dalı

Gerek yetişkin gerek çocuk hastalarda görülen sinir sistemi hastalıklarının tanı ve tedavisini kapsayan Beyin, Omurilik ve Sinir Cerrahisi, günümüzde teknolojideki gelişmeler, yenilikler ve tıp alanındaki bilgi birikiminin artmasıyla her geçen gün daha ileriye gitmektedir.  Tam donanımlı merkezlerin, multidisipliner tedavi yaklaşımının yaygınlaşması da teşhis ve tedavide alınan sonuçların başarısını giderek artırmaktadır.Cerrahi ve mikro cerrahi işlemlerde ileri düzeyde uzmanlık gerektiren bu alanın hekimleri “nöroşirürjiyen” ya da “beyin cerrahı” olarak adlandırılmaktadır.

Sinir Sistemi Cerrahisi, özellikle 2000’li yıllardan itibaren çok daha hızlı bir gelişme göstermiştir.

Anatomi bilgisinin artması, mikrocerrahi konusundaki tecrübenin gelişmesi ve kafa tabanı açılışlarının katkısıyla artık eskiden ulaşılması mümkün olmayan bölgelere ulaşılabilmektedir. Bu gelişmeler sayesinde sağlam dokulara hasar vermeden tümöre ulaşılabiliyor ve hastaya zarar vermeden tümörleri çıkartmak mümkün olabiliyor.

 

Hangi hastalıklara bakar?

Beyin ve Sinir Cerrahisi bölümleri; vücudun beyin de dâhil sinir sistemini kapsayan bölgesindeki hastalıklarla ilgilenir. Sadece erişkinlere değil çocuk hastalara da bakan bu bölümlerde beyin ve omurilik bölgesindeki damar tıkanıklıkları, yaralanmalar, bel ve boyun fııtığı, tümörler, travmalar gibi birçok hastalığın tanı, tedavi ve takibini üstlenir. Diğer tıbbi birimlerle işbirliği halinde çalışan Beyin ve Sinir Cerrahisi bölümleri, özellikle Nöroloji, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon gibi bölümlerle ile multidisipliner bir çalışma sürdürür.

 

Academic Hospital Beyin, Omurilik ve Sinir Cerrahisi Bölümü

Academic Hospital Beyin, Omurilik ve Sinir Cerrahisi Bölümü; merkezive periferik sinir sistemi hastalıklarının cerrahi tedavisi üzerine tamdonanımlı uzman kadrosuyla bu alana giren tüm hastalıkların tanı vetedavileri için hizmet vermektedir.

 

Uzman Kadroyla Tanı ve Tedavi

Academic Hospital Beyin, Omurilik ve Sinir Cerrahisi Bölümü’nde verilen hizmetler:

 

Omurga Cerrahisi:

  • Bel ve boyun fıtığı
  • Kanal darlığı
  • Omurga kayması
  • Omurga kırığı

 

Çocuk Beyin Cerrahisi:

  • SpinaBifida
  • Hidrosefali
  • Kafa şekil bozukluğu
  • Beyincik sarkması

 

Beyin ve Omurilik Tümör Cerrahisi:

Periferik Sinir Cerrahisi

 

Omurga Cerrahisi

Bel Fıtığı

Omurgamız, boynumuzdan kuyruk sokumumuza kadar, “omur” adını verdiğimiz 33 kemikten oluşur. Bel bölgemizde toplam 5 adet omur kemiği vardır. Bu kemiklerin ortasında, içinden omuriliğin geçtiği “omurga kanalını” oluşturan, büyük bir delik ve üst üste dizildiklerinde, her iki yanlarında da uzuvlara giden sinirlere geçit veren, “foramen” isimli küçük delikler vardır. Omurların arasında da “disk” adını verdiğimiz, dışı sert bir kılıf, içi yumuşak bir maddeden oluşan yastıkçıklar vardır.

Bel fıtığı dediğimiz hadise, diskin etrafındaki sert kılıfın yırtılıp, içindeki yumuşak maddenin dışarı taşmasıdır. Bu fıtıklaşma, omurga kanalına doğru olursa omuriliğe, foramene doğru olursa, bacağa giden sinirlere bası yapar. Hasta genellikle, bel ve bacak ağrısı şikâyeti ile başvurur. Teşhis, muayene ve MR tetkiki ile konur.

Bel fıtığı yaygın bir rahatsızlık olup, sadece küçük bir kısmı ameliyat gerektirir. İlk yaklaşım, ilaç tedavisi ve istirahattir. Düzelmezse, fizik tedavi önerilir. Bazı hastalar ise “algoloji” adı verilen, sorunun olduğu bölgeye yapılacak lokal enjeksiyonlardan fayda görebilir.

Ama hasta tüm bu yöntemlere rağmen ağrılarından kurtulamıyorsa veya hastada halk arasında yarım felç tabir edilen, kuvvet kaybı gelişmişse, hastaya ameliyat önerilir. Eğer farklı bir hastalık eşlik etmiyorsa, bel fıtıklarındaki standart cerrahi işlem, “mikrocerrahi”dir. Bu cerrahi işlemde, ilgili omur kemiğinde küçük bir pencere açılarak, çevredeki sinirlere zarar verilmeden, fıtıklaşan disk, mikroskop altında temizlenir. Mikrocerrahi yöntemi ile ameliyat olan hastalar, ameliyattan birkaç saat sonra kalkıp dolaşıp, ertesi gün de evlerine taburcu edilirler. Halk arasında en çok korkulan, ameliyattan dolayı felç olma oranı, mikrocerrahi ile %1’in altında; fıtığın tekrar etme oranı ise, mikrocerrahi ile %3’ün altındadır.

 

Boyun Fıtığı

Omurgamız, boynumuzdan kuyruk sokumumuza kadar, “omur” adını verdiğimiz 33 kemikten oluşur. Boyun bölgemizde toplam 7 adet omur kemiği vardır. Bu kemiklerin ortasında, içinden omuriliğin geçtiği “omurga kanalını” oluşturan, büyük bir delik ve üst üste dizildiklerinde, her iki yanlarında da, uzuvlara giden sinirlere geçit veren “foramen” isimli küçük delikler vardır. Omurların arasında da “disk” adını verdiğimiz, dışı sert bir kılıf, içi yumuşak bir maddeden oluşan yastıkçıklar vardır.

Boyun fıtığı dediğimiz hadise, diskin etrafındaki sert kılıfın yırtılıp, içindeki yumuşak maddenin dışarı taşmasıdır. Bu fıtıklaşma, omurga kanalına doğru olursa omuriliğe, foramene doğru olursa, kollara giden sinirlere bası yapar. Hasta genellikle, boyun ve kol ağrısı şikâyeti ile başvurur. Teşhis muayene, MR ve EMG tetkiki ile konur.

Boyun fıtığı yaygın bir rahatsızlık olup, sadece küçük bir kısmı ameliyat gerektirir. İlk yaklaşım, ilaç tedavisi, boyunluk ve istirahattir. Düzelmezse, fizik tedavi önerilir. Bazı hastalar ise“algoloji” adı verilen, sorunun olduğu bölgeye yapılacak lokal enjeksiyonlardan fayda görebilir.

Ama hasta tüm bu yöntemlere rağmen ağrılarından kurtulamıyorsa veya hastada, halk arasında yarım felç tabir edilen, kuvvet kaybı gelişmişse, hastaya ameliyat önerilir. Eğer farklı bir hastalık eşlik etmiyorsa, boyun fıtıklarındaki standart cerrahi işlem, “mikrocerrahi”dir. Bu cerrahi işlemde, önden, boynun doğal katlanma çizgisinin içinden küçük bir kesi yapılarak şah damarı ve nefes borusunun arasından ilgili mesafeye ulaşılır. Çevredeki sinirlere zarar verilmeden, fıtıklaşan disk, mikroskop altında temizlenir. Boşaltılan mesafeye, hastanın yaşı ve omurganın genel durumu gözetilerek ya sabit bir kafes ya da hareketli bir protez yerleştirilir. Mikrocerrahi yöntemi ile ameliyat olan hastalar, ameliyattan birkaç saat sonra kalkıp dolaşıp, ertesi gün de evlerine taburcu edilirler. Halk arasında en çok korkulan, ameliyattan dolayı felç olma oranı, mikrocerrahi ile %1’in altında; fıtığın tekrar etme olasılığı isemikrocerrahi ile mevcut değildir.

 

Kanal Darlığı

Omurgamız, boynumuzdan kuyruk sokumumuza kadar, “omur” adını verdiğimiz 33 kemikten oluşur. Bu kemiklerin ortasında, içinden omuriliğin geçtiği “omurga kanalını” oluşturan, büyük bir delik vardır. Halk arasında, kireçlenme tabir edilen, omurga kemiklerinin dejenerasyonundan ötürü, omurga kemiklerinin şekli bozulup, omurga kanalını daraltacak şekilde genişleyebilirler. İşte bu, omurga kemiklerinin dejenerasyonuna bağlı omurga kanalının daralmasına ve omuriliğin kanal içinde sıkışmasına, kanal darlığı denilir.

Kanal darlığı, omurganın herhangi bir bölgesinde olabilir. Eğer belde olursa, hasta bel ve bacak ağrısı, bacaklarda güçsüzlük, bacaklarda yanma, batma, vs. gibi his bozuklukları, yürüme mesafesinde azalma, ancak dinlene dinlene yürüyebilmek gibi şikâyetlerle başvurur. Boyunda olursa, hasta boyun ve kollarda ağrı, kollarda yanma batma vs. gibi his bozuklukları, elinde eşya tutamama, eline aldığını yere düşürme, ayrıca bacaklarda sertleşme, adım atmakta güçlük gibi şikâyetlerle başvurur. Teşhis, muayene ve MR tetkiki ile konulur.

Kanal darlığı kendiliğinden düzelebilen bir rahatsızlık değildir. Dolayısıyla, bu şikâyetler hastanın hayatını menfi yönde etkilemeye başladığı anda ameliyat önerilir. Ameliyatta, sıkışan omurilik, kendisini sıkıştıran dejenere kemik yapıların temizlenmesi yöntemi ile rahatlatılır. Eğer sıkışıklık çok küçük bir bölge ile sınırlıysa, ek girişime ihtiyaç duyulmaz. Ama iki veya daha çok mesafe söz konusu ise, bu rahatlatma işleminden sonra, omurganın kaymasını engellemek için, mutlaka kemikleri vidalamak gerekir. Vidalama, hastanın yaşam tarzı göz önüne alınarak, sabit sistemlerle de dinamik sistemlerle de yapılabilir.

 

Omurga Kayması

Bu rahatsızlığın tıbbi adı “spondilolistesis”dir. Omurgamız, boynumuzdan kuyruk sokumumuza kadar, “omur” adını verdiğimiz 33 kemikten oluşur. Bu 33 kemikten herhangi iki tanesinin birbiri üzerinde öne-arkaya kayması, bu rahatsızlığa neden olur. Omurga kaydığı zaman, ortasından geçen omuriliği de ezdiği için, bu hastalığın tedavisi ameliyattır.

Ameliyatta, öncelikle sıkışan omurilik rahatlatılır, daha sonra da kayan kemikler birbirine vidalanır.

 

Omurga Kırığı

Omurga kırıklarını kabaca üçe ayırabiliriz. İlk türü, travmaya, yani trafik kazası, yüksekten düşme, vs. gibi durumlara bağlı kırıklardır. Bu durumlarda, eğer omurganın, tıbben “stabilite” tabir edilen, sağlamlığı bozulmuşsa, hasta derhal ameliyat edilmelidir. Ameliyatta eğer omuriliğe tehdit oluşturan herhangi bir kırık kemik parça varsa önce o temizlenir, daha sonra da kırık omur kemiği, sağlam omur kemiklerine vidalanarak, kaynaması sağlanır.

İkinci tür kırıklar, yaşlılarda gördüğümüz kemik erimesine bağlı kırıklardır. Bunlar genellikle ameliyat gerektirmez. Korse ve istirahat ile tedavi edilebilirler. Ama bazen hastanın çok şiddetli ağrısı olabilir. Bu durumlarda, küçük bir cerrahi girişim ile kırık kemiğin içerisine, halk arasında çimento diye bilinen, “metil metakrilat” enjekte edilebilir. Bu yönteme, yöntemin uygulanma tarzına göre kifoplasti veya vertebroplasti denir.

Üçüncü tür kırıklar ise, tümörlere bağlı kırıklardır. Omurga maalesef, vücudun diğer bölgelerindeki tümörler için, sık bir sıçrama noktasıdır. Tıbbi adı “metastaz” olan bu durum bazen asıl tümörün varlığı bilinmeden dahi ortaya çıkabilir. Bu tip durumlarda kemikten biyopsi almak ve omurganın bütünlüğü tehdit altında ise cerrahi müdahalede bulunmak gerekebilir. Ama bu metastazların tedavisi cerrahi ile değil, radyoterapi ile yapılır.

 

Çocuk Beyin Cerrahisi

Spina Bifida

Spinabifida, çok geniş bir hastalıklar grubunun toplu adıdır. Kısaca özetlemek gerekirse bu hastalıklar anne karnındaki gelişimin bir parçasının eksik tamamlanması sonucu gördüğümüz doğumsal omurilik hastalıklarıdır. Çok geniş bir yelpazesi vardır. Bebeğin, omuriliği dışarıda doğması da bu gruba girer, poposunun arasındaki minik bir delik de bu gruba girer.

Kabaca ikiye bölersek, tıbben “myeloschisis” veya “myelomeningocele” diye adlandırdığımız omuriliğin açıkta olduğu durumlara “açık”; “TetheredCord”, “Dermal Sinüs Traktı”, “Diastometamyelia”, “Diplomyelia” gibi omuriliğin açıkta olmadığı durumlara “kapalı” diyebiliriz.

Açık spinabifida olguları derhal ameliyat edilmelidir. Hatta teşhis anne karnında, ultrasonografi ile konmuşsa, bebek doğar doğmaz, ilk yapılması gerekenler yapıldıktan sonra hemen ameliyata alınabilir. Bu bebekler genellikle belden aşağılarında ciddi kuvvet kayıplarıyla doğarlar. Olanı muhafaza etmenin en etkin yolu ise ilk 24 saatte ameliyat etmektir. Ayrıca ameliyat ne kadar gecikirse, kuvvet kaybı bir yana, omurilik açıkta olduğu için, menenjit riski de o ölçüde artacaktır.

Kapalı spinabifida olguları ise genellikle bir cilt bulgusu ile başvurur. Ya poponun içinde veya hemen üstünde bir delik olur ya sırtta aşırı bir kıllanma olur ya da çeşitli cilt lezyonları görülür. Teşhis, muayene ve MR tetkiki ile konulur. Ameliyat şarttır ama acil değildir. Bu hastalarda omurga kanalı ile bağlantılı bir patoloji vardır. Bu da genellikle omuriliğin belirli bir bölgede takılmasına yol açar. Bebek büyüyüp boyu uzadıkça, omurilik gerilmeye başlar. Eğer cerrahi müdahale ile omurilik serbestleştirilmezse kuvvet kaybı, idrar kaçırma vs. gibi durumlar görülebilir.

Hidrosefali

Hepimizin beyninin ve omuriliğinin hem içinde hem etrafında, beyin omurilik sıvısı dediğimiz bir sıvı deveran eder. Bazı durumlarda ya bu sıvının dolaşımı bloke olur ya emilimi engellenir ya da oluşumu artar. Bu durumda, beyin içindeki “ventrikül” tabir ettiğimiz su dolu boşluklar genişler ve buna ''hidrosefali'' denir.

Hidrosefalinin tedavisi cerrahidir. En sık kullanılan yöntem “şant” dediğimiz bir ucu beyindeki su dolu boşluğun içinde, diğer ucu ise karın boşluğumuzda olan, kapalı sistem bir silikon tüp uygulamasıdır. Böylelikle beyindeki fazla su, tüp yardımıyla karın boşluğuna, oradan da idrarla vücut dışına atılır.

Eğer sebep, devir daimin blokajı ise seçili vakalarda endoskopik veya mikroşirürjikal yöntemlerle de blokaj açılmaya çalışılabilir.

Kafa Şekil Bozukluğu

Hepimiz doğduğumuzda kafatasımızdaki kemiklerin arasında boşluklarla doğarız. Biz buna tıpta “sütür” adını veriyoruz. Kafatası gelişimimiz bu sütürlere dik olarak gerçekleşir. Eğer bu sütürlerden bir tanesi, zamanından önce kapanırsa, o hattan gelişim durup, diğer hatlardan gelişim artar ki, bu da kafada bir şekil bozukluğuna yol açar. Bunun tıbbi adı “kraniosinostoz”dur.

Bu durum sadece kozmetik bir sorundur. Eğer tüm sütürler aynı anda kapanıp kafatası küçük kalmazsa, beyin gelişimi üzerinde menfi bir etkisi yoktur. Ama yapılan çalışmalar, kafa şekli bozuk olan çocukların okul çağına geldiklerinde, arkadaşlarının alaycı tavırlarından ötürü psikolojilerinin etkilendiği ve zekâ gelişimlerinin de zarar gördüğü yönündedir.

Dolayısıyla ailenin veya çocuk doktorunun en ufak bir şüphesi varsa, bir beyin cerrahı ile görüşmek şarttır. Teşhis, muayene ve 3 boyutlu tomografi ile konur. Tedavi cerrahidir. Ameliyat esnasında kapalı olan sütür açılır ve bu nedenle şekli bozulan kafatasına yeniden şekil verilir. Çocuk ne kadar küçükken ameliyat olursa hem ameliyat o kadar daha kolay olur, hem de sonuçlar kozmetik olarak çok daha güzel olur.

Beyincik Sarkması

Halk arasında böyle bilinen rahatsızlığın tıbbi adı “chiari” sendromudur. Tip 2’si bebeklerde, genellikle diğer doğumsal rahatsızlıklarla birlikte görülür. Tip 1 ise doğuştan gelmesine rağmen, genellikle 30’lu yaşlarda kendini belli eder.

Anatomik olarak açıklamak gerekirse, kafatasının alt-arka bölgesinde yer alan beyinciğin bir kısmı, aşağı sarkarak, kafatasından dışarı çıkar ve alttaki omurga kanalının içine girer. Olmaması gerek bir yerde olduğu için hem kendisi hem de oradaki omurilik sıkışır. Hasta baş dönmesi, yürümede dengesizlik, kollarda uyuşma ve elektriklenme gibi şikâyetlerle başvurur. Eğer tedavi edilmezse bacaklar sertleşmeye ve yürümek güçleşmeye başlar.

Teşhis, muayene ve MR tetkiki ile konulur. Tedavisi cerrahidir. Kafatasının alt-arka kısmında küçük bir pencere açılır. Bazen ileri vakalarda, ilk boyun omurunun da arka kısmı alınır. Böylelikle sarkan beyincik ve sıkışan omurilik rahatlatılmış olur.

 

Beyin ve Omurilik Tümor Cerrahisi

Beyin ve omurilik, yani sinir sistemi tümörleri söz konusu olduğunda, ilk ve en önemli tedavi cerrahidir. Kemoterapi ve radyoterapi gibi tedaviler ancak ek tedavi olabilirler.

Sinir sistemi tümörleri iyi huylu da, kötü huylu da olabilir. İyi huylu bir tümör, başarılı bir cerrahi ile çıkartılırsa, hasta bir daha ömür boyu bu konu ile ilgili sorun yaşamaz.

Ama kötü huylu tümörler için durum maalesef böyle değildir. Cerrahi sonrası mutlaka ışın tedavisi yani radyoterapi, bazen de ilaç tedavisi, yani kemoterapi gerekir. Ama tüm bunlara rağmen, kötü huylu sinir sitemi tümörlerinin seyri kötüdür ve her zaman tekrar ederler. Ama buna rağmen cerrahi şarttır. Çünkü cerrahi le hastaya vakit kazandıramazsak, tümörün doğal seyrini göremeden, kafaiçi basıncı artışı nedeniyle hastayı kaybedebiliriz.

Beyin aynı zamanda, vücudun diğer bölgelerindeki tümörler için de sık bir sıçrama, yani metastaz sahasıdır. Bu tip durumlarda da, eğer tek bir metastaz söz konusu ise en iyi yöntem cerrahidir. Ama birden fazla metastazın söz konusu olduğu durumlarda maalesef cerrahi bir seçenek olmaktan çıkmakta ve hastalar radyoterapiye yönlendirilmektedir.

Sinir sistemi cerrahisi ile ilgili 2000’li yıllardaki en önemli gelişmeler, anatomi bilgisinin artması, mikrocerrahi konusundaki tecrübenin gelişmesi ve kafa tabanı açılışları sayesinde, eskiden ulaşılması mümkün olmayan bölgelere ulaşım sağlanmasıdır. Bu gelişmeler sayesinde sağlam dokulara hasar vermeden tümöre ulaşıp, hastaya zarar vermeden tümörleri çıkartabilmek mümkün olmaktadır.

 

Periferik Sinir Cerrahisi

Omuriliğimizden çıkıp, ellerimize ve ayaklarımıza kadar ulaşan sinirlere “periferik sinir” diyoruz. Bu sinirler, yol boyunca, kopabilir, kesilebilir, sıkışabilir, hatta üzerlerinde tümörler oluşabilir. Bunların tedavisine de, ''periferik sinir cerrahisi'' denmektedir.

Kazalara bağlı kesileri ve kopmaları bir yana bırakırsak, günlük hayatta bu sinirlerin en çok sıkışmasına şahit oluyoruz. Bu sinirler en çok el bileği, ayak bileği, dirsek, diz gibi eklemlerde sıkışırlar. Bu tip durumlarda hastalar, o sinirin beslediği bölgede ağrı, uyuşukluk ve kuvvet kaybı yaşarlar. Bu hastalardaki en büyük talihsizlik eğer bu konuda tecrübeli bir hekimle temasa geçemezlerse, bu rahatsızlıklarının çoğu zaman bel ve boyun fıtığı ile karıştırılmasıdır. Teşhis muayene ve EMG tetkiki ile konulur. Tedavi cerrahidir. Çoğu zaman lokal anestezi altında, hastayı uyutmadan yapılan bu mini-cerrahilerde, sinir sıkıştığı yerden kurtarılır.

Günümüzde, istenmese de, zaman zaman kalçadan yapılan enjeksiyona bağlı siyatik sinir hasarları da görülmektedir. Bu tip durumlarda, ilk 72 saat içerisinde müdahale edilirse ve eğer sinir tamamen zarar görmemişse kısmi veya tam bir iyileşme sağlanabilir. Ama unutmamak gerekir ki, siyatik sinir cerrahisi büyük bir cerrahi girişimdir.

Teşekkürler!

Talebiniz alınmıştır.
En kısa sürede sizinle iletişime geçilecektir.

Tamam

Hata!

Bir hata oluştu.
Lütfen bilgilerinizi kontrol edip formu göndermeyi tekrar deneyin.

Tamam