Fonksiyonel besinler, sağlık üzerinde olumlu etkileri olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış, belirli bir sağlık durumunu iyileştirmeye yardımcı olan besinlerdir. Aslında yaşamın devamlılığı için gerekli enerji ve besin öğelerini sağlayan tüm besinler temelde fonksiyonel besin olarak tanımlanabilir.

Fonksiyonel besin kavramı son 40 yıldır gündemde olsa da aslında yeni bir kavram değildir çünkü insanlar eski çağlardan beri, bazı besinlerin ilaç etkilerinin olduğuna inanmışlardır. Günümüzde ise insanların sağlık bilincinin artması, bir hastalık ortaya çıkmadan onu engellemek istemeleri ve fonksiyonel besinlerin olumlu sağlık yararları konusundaki bilimsel kanıtların artması, fonksiyonel besinlere olan ilgiyi daha da arttırmaktadır.

Bitkisel Kaynaklı Fonksiyonel Besinler

Fitokimyasalların, bitkisel kaynaklı fonksiyonel besinlerden, meyvelerde ve sebzelerde bulunan, günlük diyetle alınabilen ve insan metabolizmasını dejeneratif hastalıklardan koruyucu özellikleri vardır.

Tüketilen sebze, meyve ve tahıllarda yaklaşık 8000 farklı fitokimyasal bileşiklerden karotenoidler, izoflavonlar, flavonoidler, indoller, lignanlar, saponinler, organosülfür bileşikleri, polifenoller ve monoterpenlerdir. Bu fitokimyasallar antioksidan, anti inflamatuar, antibakteriyel, antiviral, antitoksik, antifungal, antialerjik, antikarsinojenik, immünomodülatör, nöroprotektif ve antihipertansif etki göstermektedir.

Flavonoidlerin kanser, diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon ve osteoporoz başta olmak üzere birçok hastalığın tedavisinde veya bu kronik hastalıkların gelişmesinde etkili olan oksidatif stresin önlenmesi ile antioksidan özelliklidirler. Fitokimyasallar antioksidan etkisini; oksidanların ve reaktif oksijen türlerinin baskılanması için enzim üretimini aktive ederek göstermektedir.

Dengeli bir beslenme modeliyle günlük 1 gramdan fazla fitokimyasal alındığı bildirilmektedir. Özellikle Akdeniz diyeti ve DASH (Dietary Approaches to Stop Hypertension) Diyeti, fitokimyasal açısından zengin beslenme modelleridir.

Bitkisel Kaynaklı Biyoaktif Unsurlara Örnekler:

● Karotenoidler; lahana, yeşil bezelye, pancar, havuç, kayısı, turunçgiller gibi yeşil, kırmızı ve sarı renkli sebze ve meyveler, domates, karpuz, kayısı)
● Flavonoidler; soğan, domates, böğürtlen, ahududu, siyah üzüm, kereviz, maydanoz gibi sebze ve meyveler ile çay, kakao
● Fitoöstrojenler; brokoli, çay, kuru baklagiller, soya ve soya ürünleri
● Stilbenler; üzüm, kırmızı şarap, yer fıstığı
● Fenolik asitler; tahıllar, kahve, meyve ve sebzeler,
● Organosülfür bileşikler; sarımsak, soğan, pırasa
● Glukozinolatlar; brokoli, karnabahar ve brüksel lahanasıdır.
● Fonksiyonel besinlere örnek diğer bir grup olan Prebiyotikler; lifli besinlerde bulunan, gastro intestinal sistemin üst bölümlerinde sindirilmeden kolona ulaşabilen, kolon florasında bulunan bazı bakteriler tarafından fermente edilebilen, fermente eden bakterilerin sayısını ve aktivitesini artırarak bireyin sağlığını olumlu yönde geliştiren bileşenler olarak tanımlanmaktadır. Kuru baklagiller, buğday, yulaf, arpa, çavdar, badem, ceviz, soğan, sarımsak, kereviz, pırasa, domates, kuşkonmaz, enginar, muz, elma, çilek ve üzüm gibi besinler de prebiyotik özellikleri nedeniyle fonksiyonel besin olarak kabul edilmektedir.
● Fermente sebzeler, meyveler ve tahıllar da birçok biyoaktif bileşene sahip olması nedeniyle fonksiyonel besin olarak kabul edilmektedir. Geleneksel bitkisel fermente besinler arasında boza, tarhana, turşu, soya ürünleri (tempeh, miso vb.), hardaliye, şalgam, sofralık zeytin, şarap yer almaktadır.

Hayvansal Kaynaklı Fonksiyonel Besinler

Deniz ürünleri; omega-3 yağ asitleri, antioksidanlar ve diğer biyoaktif unsurlar açısından zengin fonksiyonel besinler olarak kabul edilmektedir. Yağlı balıklar ve deniz algleri, yüksek oranda DHA ve polisakkarit içermesi ile anti aterojenik, anti inflamatuar, anti hipertansif, antioksidan, antiviral ve anti karsinojenik etki göstermektedir. Omega-3 yağ asitlerinin kardiyovasküler hastalıklar, kanser ve diyabet risklerini düşürdüğü, immün (bağışıklık) sistem fonksiyonlarını iyileştirdiği, alerjik hastalıklar, romatoid artrit, dermatolojik, psikolojik ve nörolojik hastalıkların klinik belirtilerini hafiflettiği bildirilmektedir. Ayrıca Omega-3 yağ asitlerinin yaşa bağlı bilişsel gerilemeyi geciktirmeye yardımcı olduğu düşünülmektedir.

Kırmızı etler; taurin, L-karnitin, kreatin ve konjuge linoleik asit (CLA) gibi besin öğeleri sayesinde fonksiyonel besin kabul edilmektedir. Geviş getiren hayvan etlerinin yağında ve sütünde yüksek konsantrasyonda bulunan CLA’nın yağ dokusunu azalttığı, antikarsinojenik ve anti aterojenik etki gösterdiği bilinmektedir.

Hayvansal kaynaklı fonksiyonel besinlere diğer bir örnek fermente süt ürünleri (yoğurt, kefir, kımız, bazı peynir türleri) laktik asit bakterileri, biyoaktif bileşikler ve metabolitler sayesinde fonksiyonel besin olarak kabul edilmektedir. Bu besinlerin hipokolesterolemik, hipotansif, antioksidan, antimikrobiyal, anti aterojenik, antikarsinojenik ve antialerjik olduğu bildirilmektedir.

Fermente süt ürünlerinin düzenli tüketiminin Bifidobacterium ve Laktik asit bakteri sayısını artırdığı, Enterobacteria ve Clostridia sayılarını azalttığı ve biyoaktif peptitleri içermesi nedeniyle fonksiyonel besin olarak kabul edilmektedir.

Fonksiyonel Besinlerin Dozları:

Doğada her yiyecek faydalıdır. Fakat, tüketilen miktar önemlidir. Bu besinler gereksiniminden az alındığı zaman yetersizlikler, faydalı diye fazla tüketildiği zaman da zararlı hale gelebilmektedir. Fonksiyonel besinler genellikle sağlıklıdır, ancak bazı durumlarda yan etkileri olabilmektedir. Örneğin, aşırı probiyotik tüketimi ishale neden olabilmektedir. Bu nedenle, dengeli ve çeşitli bir beslenme planı önemlidir.

Fonksiyonel Besinler Herkes İçin Uygun Mudur?

Eğer belirli bir sağlık sorununuz varsa veya düzenli olarak ilaç kullanıyorsanız, fonksiyonel besinlerin sizin için uygun olup olmadığını değerlendirmek için bir sağlık uzmanına danışmanız önemlidir.

 

Dyt. Sabiha Keskin
Beslenme ve Diyetetik Uzmanı

Randevu ve detaylı bilgi için tıklayın.